Ana vatanı neresi olursa olsun tüm markalar için tüketicilerle duygusal bağ kurmanın yollarından biri de toplumsal manevi değerleri özümsemekten geçiyor. Bir markanın, faaliyet gösterdiği bölgenin sosyal ve kültürel dinamiklerine uyum sağlaması, varlığını sürdürebilmesi ve daha geniş kitlelere sesini duyurabilmesi açısından hayati önem taşıyor. Toplumlar için büyük bir hassasiyet içeren milli ve manevi değerleri benimseyen markalar, tüketicilerin zihinleri kadar kalplerindeki yerini de sağlamlaştırabiliyor. Ülkemizin milli değerlerinin en önemli halkasını oluşturan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı da tüketicilerin gözünde önemli bir iletişim değeri oluşturuyor.
Kuşkusuz geçmişten bugüne uzanan ve bizi var eden milli bayramlarımız en önemli toplumsal değerlerimizden. 29 Ekim tarihi ise Cumhuriyet’in ilan edilmesinin yanı sıra Türkiye'nin modern bir devlet yapısına kavuşmasıyla milletin egemenliğinin halkın iradesine dayandırıldığı tarihi bir dönüm noktasının temsil gücünü oluşturuyor. Böylesi önemli bir günde aksiyon almayan, tüketicilere, çalışanlarına ve iş ortaklarına sesini duyurmayan markalar, tüm paydaşlarının gözünde saygınlıklarını yitirebilir. Hatta daha ileriye gidelim. Tüketiciler tarafından boykot edilip ciddi krizlere maruz kalabilir.
Peki markalar 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda nasıl bir dil benimsemeli? Başta tüketiciler olmak üzere tüm paydaşlarına ne tür mesajlar vermeli? Öncelikle tüm ticari kaygılardan uzaklaşarak toplumsal değerleri ön plana çıkarmak ve samimi, empati odaklı mesajlar vermek önemli. Cumhuriyet’in kazanımlarını ve bu kazanımların topluma kattığı değeri öne çıkaran, coşkulu ve ahenkli içeriklerle tüketiciye dokunmak oldukça kritik noktada yer alıyor. Çünkü tüketiciler 29 Ekim’de markalardan toplumun tümünü kapsayan, kucaklayan, geleceğe yönelik umut aşılayan bir yaklaşım bekliyor.
Kelimeler kadar görseller, semboller ve videolarla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın ruhunu yaşatabilen markalar için bu durum, topluma karşı sorumlu duruşu pekiştirmenin en doğru yöntemi. Bunun için çok büyük bütçelere de ihtiyaç yok. Sosyal medyada paylaşılan coşkulu bir kutlama metni, fotoğraflarla oluşturulan kısa ama vurucu bir video bile tüketicilerin bu yöndeki beklentisini karşılamak için yeterli. Çalışanlara ve iş ortaklarına hitaben samimi bir dille yazılan bir kutlama metni de aynı şekilde iş ortakları ile ilişkileri güçlendirmek açısından oldukça kıymetli. Bu noktada abartıdan uzak, sade ve anlam yüklü görsel tasarımların markanın tüketicilerle kurduğu bağı güçlendireceğini anımsatalım. Dolayısıyla logo gibi ticari unsurların geri planda tutulması, 29 Ekim iletişiminde kritik noktada yer alıyor. Bu sayede markalar, bu özel günü bir pazarlama fırsatı olarak değil, topluma olan bağlılığını göstermek için değerlendirdiğini kanıtlayarak itibarını artırabilir.
Sonuç olarak, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi özel günlerde markaların ticari çıkarlarını bir kenara bırakıp milli değerle ve kazanımlarına odaklanan bir yaklaşım benimsemeleri gerekiyor. Bu tür özel günler, markaların gelecek hedeflerine ulaşma yolculuklarının önemli kilometre taşlarını oluşturuyor. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi tüm resmi bayramlar ve özel günler, markaları daha geniş hedef kitlelerle tanıştırmak için büyük fırsatlar barındırıyor.