Geleneksel PR Yeni Nesil PR’a karşı!
Galibi belli olan yarış...
Günümüzde ikiye bölünen PR hizmetlerinin kökenine indiğimizde aktif olarak 1970’li yılların ortasına kadar gidiyoruz. Duayen iletişimciler Alaeddin Asna ve Betül Mardin’in öncülük ettiği bu kıymetli alan, zaman içerisinde farkına varan her firma için ayrı bir değere dönüşmüş ve bugünlere kadar evrim değiştirerek yoluna devam etmiştir.
PR diye tabir edilen, Halkla İlişkiler olarak nam salan bu hizmet alanı günümüzde gelenekselleşen halini 1990’lı yılların ortalarına doğru alırken, farkındalığını da aynı süreç içerisinde kazanmıştır. İstanbul’daki büyük ve köklü firmaların vazgeçilmez yol arkadaşı olarak uzun süre kendini ispatlayan PR, zamanla Anadolu’ya da yayılmış ve KOBİ olarak ifade edilen küçük ve orta boy işletmeler için de bir ihtiyaç halini almaya başlamıştır.
Sektörün en büyük handikabı ise ağırlıklı olarak İstanbul’da yoğunlaşmış olmaları ve bu nedenle Anadolu firmalarına doğrudan değil de dolaylı yollardan dokunabilmeleridir. Bu sorunun aşılması, PR sektörünün önünü açacak en büyük mucize olarak görülebilir, ancak halen Anadolu firmaları adeta uzaktan yardım şeklinde bu hizmeti alabilmekte ve bu sayede seslerini kamuoyuna duyurabilmenin özgürlüğünü yaşayabilmektedirler.
1990’lı yıllarda gazeteciliğin en keyifli zamanlarında PR ajansı başkanları ya da yöneticilerinin bizzat basın organlarının ziyaret ederek elden ulaştırdıkları basın bültenleri ve dialar, o yıllarda sektörün unutulmaz anlarına şahitlik ettiler. Gazetecilerin yanı başında bir klasör içerisinde biriktirilen ve sayfaların durumuna göre günde birkaçı değerlendirilen bültenlerin dili olsa neler anlatırdı bugünlere dair bilinmez…
Yeni Nesil PR ile ise 15 yıl kadar önce yumuşak bir geçişle tanışmaya başladık. Geleneksel PR ile özdeşleşen halkla ilişkilercilerin bir hayli zorlandığı bu dönemin galibi genç ya da gelişime açık PR ajansları oldu. Hızlıca bu dönüşüme adapte olanların sektöre farklılık yarattığı bu dönemde Entegre PR ya da 360 Derece PR kavramlarını duymaya başladık. Artık bazı ajanslar marka ofisten içeriye girdiğinde hem geleneksel medya hem de yeni nesil medya hizmetlerini aynı anda vermeye başladılar.
Geleneksel PR’da hizmetin ağırlığı genellikle medya ilişkileri sürecini kapsarken, Yeni Nesil PR’da ise Celebrity, Influencer, Youtuber, Instagramer ve TikToker gibi bireysel, bağımsız çalışan eski gazeteciler, magazin ünlüleri, alanında uzman içerik üreticileri geleneksel gazeteciliğin yerini almaya başladı.
Geleneksel PR’da basın bültenleri, özel röportajlar, basın buluşmaları, basın toplantıları, TV ve radyo konuklukları iletişim araçları olarak değerlendirilirken, Yeni Nesil PR’da ise sosyal medya ve online platformlar üzerinden iletişim süreçleri yürütülmeye; etkinlikler, projeler ve işin daha çok eğlence boyutunun öne çıkarıldığı içerikler ile markalara hizmet verilmeye başlandı.
Geleneksel PR ile Yeni Nesil PR arasındaki en önemli fark, birinde ilişkilerin geleneksel yöntemlerle (eş, dost, arkadaş ilişkileri) daha samimi yürütülmesi, Yeni Nesil PR’da ise devreye bütçelerin girmesi. Bu sayede dergilerde haber + ilan kavramı git gide yayılırken, markalara özel projeler yazılmaya, bütçeli etkinlikler hazırlanmaya başlandı. Yeni dönemde basın toplantılarının adı basın lansmanı olurken, gazetecilerin yanı sıra hostların öncülüğünden Influencerların da davet edildiği daha geniş katılımlı organizasyonlara imzalar atılmaya başlandı. Artık yansıma kelimesinin yerini post paylaşımları alırken, tirajı bırakıp ‘like’ı konuşmaya başladık. Haliyle markalarımıza verdiğimiz hizmeti pazarlama şeklimiz de bu sayede değişmiş oldu.
Peki, hala kıyasıya bir rekabet içerisinde olan Geleneksel PR ile Yeni Nesil PR arasındaki bu yarışın galibi hangisi olacak?
Burada bir galibiyetten çok her iki hizmetin aynı anda nasıl efektif bir şekilde verildiği önemli olacak.
Esas galibiyeti Entegre PR & 360 derece PR sürecine erken başlayan ajanslar yaşayacak.
Bunun etkileri bugünlerde kendini göstermeye başladı.
Deniz Kalendergil
Brandworks Medya Grup Direktörü